15 Kasım 2011 Salı

Aydın Sayılı Kimdir ? Hayatı

. 15 Kasım 2011 Salı

Ordinaryüs Prof Dr (1913-1993) Türkiye Cumhuriyeti döneminde yetişmiş anıt insanlarımızdan biridir Onun yaşamı bilim ve kültür tarihimizde her bakımdan örnek alınmaya değer üstün bir kişiliği yansıtır 2 Mayıs 1913 tarihinde İstanbul’da doğdu Babası Abdurrahman Sayılı (1875-1954) annesi Suat Sayılı (1889-1951)’dır İki ablası vardır: Piraye (Sayılı) Arıcanlı ve Gündüz Sayılı ilk ve orta eğitiminin büyük kısmını Ankara’da tamamlayıp Ankara Erkek Lisesi’nden (şimdiki adı Atatürk Lisesi) mezun olmuştur Mezun olabilmek için 1933 yılında yapılan mezuniyet sınavlarından (bakalorya sınavları) biri olan ve sözlü olarak yapılan Tarih ve Coğrafya sınavını Atatürk’ün de yer aldığı sınav heyeti önünde yapmıştır 1 saat 20 dakika süren sınavda bütün soruları Atatürk sormuş ve aldığı cevaplardan çok memnun kalmıştır Böylece Gazi Mustafa Kemal sınav çizelgesini -Aydın’ın notunu Çok eyi diye yazarak- imzaladı Sayılı yaşamındaki bu tarihsel unutulmaz olayı “Atatürk’le Bir Sınav Anısı” başlığı altındaki bir yazısının bir bölümünde şöyle anlatıyor:

“Atatürk benim sınavımdan çok memnun kalmış Bu sebeple Milli Eğitim Bakanına ‘bu öğrenci ile ilgilenin’ şeklinde bir talimat vermiş O zaman Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip Bey beni makamında kabul ederek bana sınavdaki başarımdan ve Atatürk’ün takdirini kazanmış olmamdan dolayı bir tebrik mektubu verdi ve yüksek öğrenimine ilişkin bir planının olup olmadığını sordu Ben kendisine su mühendisi olmak istediğimi söyledim Fakat o bana daha geniş bir kültür tabanı üzerine oturan bir alanı seçmenin daha uydun olacağını söyleyerek bana tarihçi olmamı önerdi ve bunda biraz ısrar etti Ben asıl ilgi alanımın fizik olduğunu fakat tarihi de sevdiğimi söyleyerek konu üzerinde biraz düşüneceğimi ve annem ve babamla da konuyu konuşup danışmak ihtiyacını duyduğumu söyledim Bu arada Milli Eğitim Bakanlığı bu konuya ciddiyetle eğilmiş ve tarih ile fen konularını bir araya getiren bir alan olarak benim için bilim tarihinin uygun bir meslek olabileceğini düşünmüş Mesele bu şekilde bana intikal edince ben de konuyu ciddiyetle zihnimde toparlamaya çalıştım
Ben Fransızca’dan izlediğim bazı kitaplarımda bilim tarihi ile temasa gelmiştim A Cuvillier’in lise son sınıfları ve üniversiteye hazırlık sınıfları için yazdığı Mantık ve Genel Felsefe ile Ahlak adlı kitabının mantık kısmında bilim tarihine ilişkin çok ilginç bahislerle karşılaşmış olduğum gibi E Voisin’in liseler için yazılmış üç ciltlik Cours de Physique adlı kitabının bölüm sonlarında verdiği tarihî metinler de beni çok ilgilendirmişti Bu itibarla bilim tarihini kendim için çekici bir alan olarak düşünmekte çok güçlük çekmedim
O yıllarda bilim tarihi konusu önemlice bir kıpırdanma hareketine sahne olmakta idi Amerika’nın Harvard Üniversitesi’nde bilim tarihi alanı bu sıralarda belirginlik kazanmakta ve bu çalışmaların odağını George Sarton adlı bir profesörün faaliyetleri oluşturmakta idi Bu faaliyetten bizim o zamanki Milli Eğitim Bakanlığımızın ve yeni kurulmuş olan Türk Tarih Kurumu’nun seçkin mensuplarının da haberi varmış Bu itibarla konuyu biraz derinlemesine incelemek de benim için mümkün oldu Bu arada George Sarton’un çıkarmaya başladığı Introduction to the History of Science (Bilim Tarihine Giriş) adlı kitabın yayınlanmış olan birinci cildini Türk Tarih Kurumu’nun Kütüphanesi’nde gözden geçirme fırsatını da buldum ve bilim tarihini meslek seçtiğim ve yarışma sınavını kazandığım takdirde Sarton’un yanında öğrenimimi sürdürebileceğim de bana söylendi İşte bütün bunlar benim bilim tarihini meslek olarak seçmemin yolunu açmış oldu
Böylelikle Atatürk’ün sınavıma gelmesi benim hayatımın seyri üzerinde büyük bir etki yapmış oldu Atatürk hepimizin yaşamına yeni bir yön vermiş bir kişidir Fakat benimki daha kişisel ve özel türden bir etki oldu Atatürk sınavı işe karışmış olmasaydı su mühendisi olacaktım Elbette ki o saha da çok önemli ve yararlı bir mesleği temsil ediyor Fakat ben bilim tarihini ve üniversite hocalığı mesleğini seçmiş olmaktan çok memnunum Bunda hiçbir zaman en küçük bir şüphem de olmadı
Bilim tarihi konusu milli kültürümüzün zenginleşmesi açısından bizim için olağanüstü önemde bir konudur Kültür dağarcığımızın böyle temel önemde bir kültür ögesi ile beslenip geliştirilmesinin Atatürk ilke ve düşünceleri ile tamamiyle uyumlu ve ahenkli olduğunda hiç şüphe yoktur
İnsanın en gerçek yol göstericisinin bilim olduğunu ve Türk Milletinin uygarlık ve ilerleme yolunda göstereceği büyük başarılarda kafasında ve elinde tuttuğu meşalenin bilim olduğunu ve olması gerektiğini söyleyen Atatürk eğitimimizin bilim zihniyeti için zafer yollarını açacak mahiyet ve doğrultularda vurgulanmasına büyük önem vermiş ve bu amaca ulaşılması için belirgin bir özen göstermiştir Bu itibarla son yıllarda felsefe gibi köklü bir disiplin yanında liselerimizin müfredat programlarında bilim tarihine de yer verilmeye başlanmış olmasının çok olumlu ve memnuniyet verici bir gelişme olarak kabul edilmesi gerektiğine bu vesile ile işaret etmeyi yararlı buluyorum”



yasamvesaglik.com
Share this Article now on :
ARTIKEL YANG BERHUBUNGAN :


0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Popüler Yayınlar